"Turkish Society and Culture" / Birinci Bölüm-3
AKIŞKAN BİR ORTAM
Şimdiye kadar kısaca gözden geçirdiğimiz, Osmanlı devletinin kuruluş koşullarının oluşumu üstüne tartışmada
ortaya çıkan kargaşalığı bu belirsizliğe, kaynak eksikliğine bağlayarak, belki kulağa biraz fazla "psikolojistik"
gelebilecek bir açıklama ya da yorum yapmak istiyorum.
Bu koşullarda bir tarihçi, kendini açık denizde pusulasız kalmış bir kaptana benzetebilir. Tarihi anlamaya çalışırken,
elbette "yorum" yapacağız. Yorum, tanımı gereği, varsayımsal, her an çürütülebilir bir şey. Yorumumuzu daha
sağlama bağlamanın başlıca yolu, ona dayanak olarak sunduğumuz "veri”lerin çokluğu, sağlamlığı, kesinliğidir.
Ama burada, Köprülü'nün dediğine göre, asıl böyle verilerden yoksunuz ve sorun da bundan çıkıyor.
Elimizde çok genel bilgiler var: bu Türkler, erken Osmanlılar, belli ki bir kabile olarak buraya gelmişler... "Kayı"
diye bir laf var... O sıralar Anadolu'da "ahi teşkilâtı”ndan söz ediliyor... Bu gelenler Müslümanlar, yani bir zaman
(ama kesinlikle, ne zaman?) Müslüman olmuşlar... Müslümanlık'ta "gazâ" diye bir şey var...
"Kabile", "gazâ", "ahi", "İslâm" v.b. Bunlar bazı somut olguları anlatan soyut kavramlar. Sanırım tarihçiler, ampirik
olgu düzeyinde bulamadıkları kesinliği bu soyut kavram ve tanımlarda aramaya başladılar: "gazâ şudur", "kabile
böyle tanımlanır" v.b.
Bizde "tanımlama"nın klasik bir tanımlaması verdır: "Efradını cami, ağyarını mani"... Yani onu öyle yapan özellikleri
toparlayan, ona ilişkin olmayanları da dışlayan. Şimdi bu, kırmızı ya da sarıyı tanımlarken iyi, ama turuncuyu ne
yapacağız? Moru, kahverengiyi v.b. ne yapacağız? Yaşayan insanlardan talep edilebilecek en büyük haksızlık bu:
tutarlı olmalarını talep ediyoruz. Müslüman'sa ve "gazâ" yapıyorsa, bunu tutarlı bir biçimde yapacak: "Şu ve öteki
bir arada tutarlı olmadığına göre 'öyle' değildi," diyoruz. Peki, öyleyse neydi, şamanist miydi? Bu sefer şamanizmin
"efradını cami, ağyarını mani" tanımını yapıyoruz; bir de bakıyoruz ki, adamlar buna göre de tutarlı değil - bu sefer
başka işleri yanlış yapıyorlar.
Diyelim ki "şamanist" sarıdır, "Müslüman" da kırmızı. Adam ilkinden yola çıktı, ikinciyi olmaya çalışıyor. Ama bu
çaba zaman alacak; Ortodoks bir Müslüman olması şöyle böyle on beşinci yüzyılı bulacak. Ya o zamana kadar?
"Ortodoks" değilse de, "heterodoks", yani zihninde ve davranışında İslâm'la birlikte başka ideolojik ögeler, örneğin
eski inancından, çevresinde gördüklerinden, duyduklarından ögeler de taşıyan, bunları kendine göre birleştiren biri
olamaz mı? Yani "turuncu" olamaz mı? Yaşadığımız çağda yapılmış tanımlara uygun davranışları mı beklemeliyiz
bu insanlardan, yoksa o tarihte Müslüman olduğuna inanan sözgelişi bir Yörük'ün nasıl davrandığını hayal etmeye
mi çalışacağız?
O tarihler hakkında bilgimizin daha az olduğu doğru. Ama o tarihte insanların her zamankinden daha "tutarsız"
davrandığını söylemeye hakkımız yok. Tutarsızlık gayet insanî bir davranış biçimidir. Herhalde şu yaşadığımız gün
kadar bilgi sahibi olacağımız bir dönem az buluruz. Şu günlerde "Avrupa Birliği" üstüne yazılıp çizilenleri,
Türkiye'nin nasıl davranması gerektiğine dair söylenenleri okuyun, sınıflandırmaya çalışın. Çok kısa bir zamanda,
inanılmaz bir kaosta olduğunuzu farkedeceksiniz.
On dördüncü yüzyılın başındaki insanların hayata ve tarihe, kendilerine ve komşularına, yapmak istedikleri ve
istemedikleri şeylere dair düşüncelerinin daha net ve tutarlı olmasını gerektiren bir şey yoktu.
Osmanlı tarihçilerinin devletin kuruluş aşamasını açıklamaya çalışırken değindikleri kavramlar, burada özetle
sıraladığımız bütün bu "gazâ”lar, "şamanistik kalıntılar", "kabile”ler v.b. sonuçta bu alanın manzarasını oluşturan,
konturlarını oluşturan nesnelerdir. Ama şöyle bir metafor çerçevesinde bunlara bakmamız daha yararlı olacak:
onları katı, sınırları belli cisimler gibi değil, sıvı ya da yarı sıvı, birbirleriyle geçtikleri ilişkiye göre biçim
değiştirebilen şeyler gibi görmek. Tarihin özel bir zamanında ve mekânında, zemin kaygan ve değişken, ortam
dinamik. Burada her şey kendi olarak var, ama aynı zamanda başka bir şeye dönüşmeye de hazır.
0 yorum:
Yorum Gönder