TÜRK ANLATI SANATLARINDA GELENEKSEL YAPI-6
3. SEYİRLİK HALK OYUNLARI
Seyirlik halk oyunları adı altında incelenen halk edebiyatı türünün çeşitlerini Boratav “meddahlık, kukla, karagöz, ortaoyunu, tuluat tiyatrosu, köylü oyunları.”şeklinde saymaktadır. Bu anlatı türlerini ortak çatı altında birleştiren en önemli yönse, her birinin birer ‘gösteri’ olmasıdır. Gösterinin doğasından da kaynaklandığı gibi bir yanda seyircileri, bir yanda da aktörleri vardır: tek aktörlüler, meddahlık, karagöz, kukla; çok aktörlüler ise ortaoyunu, köylü oyunları, tuluat tiyatrosudur. (2000:87)
Ahmet Kabaklı ise Türk edebiyatındaki tiyatro geleneğini incelerken, bu anlatı sanatını sözlü ve yazılı olmak üzere ikiye ayırdıktan sonra, sözlü anlatı geleneğini de İslamiyet öncesi ve İslamiyet sonrası şeklinde iki kategoriye daha bölmektedir. Dayandığı kaynaklarda İslamiyet öncesi Türklerinin tiyatral geleneğine dair günümüze ulaşan birkaç bilgi dışında kesin bir açıklama ve tanım vermemektedir. Öte yandan İslamiyet sonrası gösteri sanatı için seyirlik halk oyunlarını meddah, Karagöz, ortaoyunu sınıflandırması ile incelemektedir.
3.1 MEDDAHLIK
Meddahlık, tek oyuncunun tek başına hazırlayıp temsil ettiği bir temâşâ çeşidi olarak sözlük anlamıyla metheden (övgücü) demektir. (Kabaklı, 2002: 453)
Meddah hikâyeleri genellikle bir anlatıcı tarafından sunulması ve bir metne dayanmasından dolayı "hikâye" olarak nitelendirilmekle birlikte meddah, sunduğu hikâye kahramanlarını canlandırarak ve onları karşılıklı konuşturarak rol yapması, sınırlı da olsa mendil, baston, şapka gibi aksesuarlar kullanarak kılık değiştirmesi, ayrıca zaman zaman da yanına şarkı veya türkü icracıları ve saz heyeti de alarak, gerektiğinde efekt uygulamalarıyla seyirci önünde bir hikâye anlatıcısından öte tek kişilik bir tiyatro eseri sergileyen aktör gibidir. (18)
Meddah adı verilen bu tek oyuncu, anlattığı bir olayı veya hikâyeyi seyirciler önünde, hareket ve taklitlerle canlandırmaktadır. Bu taklitler (ses, şive, gürültü) ve hareketler (el, yüz, gövde) sayesinde, meddahın anlattığı şeyler, bir hikâye olmaktan çıkıp, böylece bir tiyatro oyununu andırır. (Kabaklı, 2002: 454) Metin And’a göre de meddah, yöntemleri bakımından Karagöz ve Ortaoyununa benzer gibi görünse de, diğerleri sadece güldürme tiyatrosu olmasına karşın, meddah ‘çok zengin kaynaklara dayanması, hikâye dağarcığının çeşitliliği, güldürmecenin yanısıra çeşitli havayı, mizacı yansıtması’ açısından karagöz ve ortaoyunundan ayrılmaktadır. (And,1992:24)
Meddahlar konularını Dede Korkut, Köroğlu gibi geleneksel Türk kaynaklarından alabileceği gibi, İslâm geleneğinden gelen dinsel konular, Seyyit Battal Gazi, Hazreti Hamza'dan, Hazreti Ali'den gelen konular, İran geleneklerindeki efsanelere, destanlara, şehnamelere dayanan konu çeşitliliğine sahiptiler. (1992:24)
Pertev Boratav’a göreyse meddah, konularını hikâye kitaplarından, sözlü halk masallarından alabileceği gibi, özellikle büyük şehirlerin günlük hayatıyla ilgili çeşitli olaylardan da esinlenmekteydiler. Meddahlar özellikle anlattıkları birçok hikâyenin konusunu İstanbul'un günlük hayatından almaktaydılar; bu bağlamda kişileri ideal kahramanlar değil, toplum içinde her gün rastlanan insanlardır. (2000:85)
Meddahlık, hareketten çok, ses taklidi, jest ve mimiklere dayanan bir sanattır. Ahmet Kabaklı incelemesinde, Meddah Şükrü Efendiye dayanarak meddahları üç kısma ayırmaktadır:
“Birinciler kitaptan veya ezberden okuyarak Hz. Hamza, Battal Gazi gibi kahramanların menkıbelerini söyleyenler, ikinciler ellerinde sazları ile manzum destanlar, taklitti övgüler çalıp çağıranlar, üçüncüler de olayları taklit ile temsilli biçimde gösterenler.” (2002:453)
Gene Kabaklı’nın tespitlerinden öğrendiğimize göre, var olan resim ve tasvirleri göz önüne alırsak, meddahlığın özel bir sahnesi olmadığı ve bütün dinletme becerisinin “meddah denilen ve tek başına bir temsil kadrosu olan sanatkârın nükte ve taklit kabiliyetin” den geçtiğini görmekteyiz (2002: 455)
Meddahla Âşıkın Farkları
Yapılan incelemelere göre, meddah hikâyeleri ile halk hikâyeleri aynı kaynaktan çıkmış olmasına rağmen zaman içerisinde Türk halk hikâyeleri, iki ayrı çeşidi ayrılmıştır. Kabaklı bu ayrımda küçük şehir ve kasabalarda, halk hikâyeleri, büyük şehirlerde ise, (İstanbul, Edirne, Bağdat, Bursa vb.) meddah hikâyeleri rağbet gördüğünü belirtiyor. (2002:455)
Bu farklılıklarda âşık bir destancı, hikâyeci gibi davrandığı hâlde, meddah tam bir aktördür. Açıklamak gerekirse, meddah, olaya değil, kişilerin tasvir ve taklidine, karakterlerin canlanmasına, şehir dertlerinin deşilmesine önem verir.
Âşıklar, ‘gelenekten yetişmiş saz şairi ve bir köy çocuğu’ iken, meddahlarsa kentlidir. Bu yüzden meddahların anlattığı hikâyeler, şehir zevkine ve şehir çevresine uymaktadır. Bazı meddah hikâyelerinin konuları, Araplar'ın Bin Bir Gece veya Bin Bir Gündüzlerinden alınmış; bazıları ise şehrin ve dolaylarının yaşayışlarından veya belde tarihinde geçmiş olaylardan çıkarılmıştır. Meddah hikâyeleri içinde çok önemlilerinden bir kısmı da, ünlü meddahlar tarafından icad edilmiştir. Halk hikâyelerine nazaran meddahların anlattığı aşklar daha gerçektir. Çevre, şehrin semtleridir. Hikâyenin konusu, çok eski bile olsa meddah onu kendi zamanına uyarlayarak anlatmaktadır. Hikâye konularında olağanüstü unsurlar ya hiç yok ya da çok azdır. (2002:456)
Öte yandan, Metin And’ın karşılaştırmasına göre de Karagöz ile Ortaoyununun salt birer göstermeci tiyatro olmasına karşın, ‘meddah seçtiği konulara göre benzetmeci, gerçekçi, yanılsamacı tiyatro çeşitlemelerine’ girebilmektedir. Öyle ki meddah, seçtiği bu konulara göre seyircide coşkunluk, üzüntü, merak, acıma duyguları yaratabilir, kişiyle seyirci arasında bir duygudaşlık bağı kurabilirdi. (And;1992:25)
Meddah anlatışında sıra şöyle takip eder: Önce beyit (19) , sonra döşeme (20) ; döşemenin ardından da hikâyeye geçilir.
Meddah, anlatının merkezindeki hikayeyi, eğlendirici, oyalayıcı ve sıradanlıktan kurtulmuş renklendirici öğelerle, çoğu zaman da asıl eylemle ilgisiz, ikinci derecede kişiler, olaylar, fıkralar ve şakalarla genişletip şişirir. (Boratav, 2000: 85)
Örneğin tekerleme halinde bir "güzel kız" tasviri :
"Bir ebru hilâl, lebleri zülâl, ruhları al; başı önünde, devlet yanında, benleri yıldız, dilber bir kız; kaşları yaydır, çehresi aydır, benleri çoktur, akranı yoktur. Bir yüzü mâh, bir zülfü siyah; bedir mah yüzlü, bir âhu gözlü, bir şirin sözlü; bakıp durmalı, cana sarmalı, hemen almalı...” (Kabaklı, 2002:457)
Bazı klişe tasvirler ise çok çirkin bir kadını şöyle anlatmaktadır:
"Gördüm bir cadı, vay eder kalkar, görenler korkar, dudağı sarkar, çok evler yıkar, yapağı saçlı, bir kazma dişli, bir kazan başlı, bir orak kaşlı, üç otuz yaşlı...Ayı bakışlı, maymun gülüşlü; saçı dökülmüş, yüzü buruşmuş; burnu sümüklü, gözü çapaklı, karnı dalaklı, kurbağa elli...” (Kabaklı, 2002:457)
Son bölüm olan ‘taklif'te ise meddah hikayeyi sona bağlar:
"İsim isme, kisip kisbe, semt semte benzer... Geçmiş zaman söyleriz, yalan gerçek vakit geçe... Bu kıssadır, bir mecmua kenarına kaydolunmuş, biz de gördük, söyledik.
Sohbet-i sâkî kalmazmış bakî. Her ne kadar sürç-i lisân ettikse affola, inşaallah gelecek defa daha güzel bir hikâye söyleriz." (Kabaklı, 2002:457)
Bunların dışında, meddahların ve meddahlığın şu özellikleri sıralanabilir:
Meddah hikâyeleri şehirlerde oluşmuş, tutunmuş ve gelişmiştir. Bu bağlamda en çok yetişkin erkek dinleyicilere seslenen bu anlatı türünün takipçileri esnaf, tüccar, memur çevreleri, sarayda ve zengin konaklarında yaşayanlardı. Büyük konaklarda, özellikle uzun kış gecelerinde düzenlenen sohbetlerde, orta sınıf halk için de kahvelerde, en sürekli olarak ramazan gecelerinde meddahlar hikayelerini anlatılırlardı. Seslendikleri kitle göz önüne alındığında meddahların anlatılarında düz konuşma diline özgü yapı ve kelime öğeleri özellikle göze çarpmaktadır ve bu anlatılar kalıplaşmış giriş, tasvir, benzetme gibi benzetme gibi araçlarla süslenmekteydiler.
Notlar:
18)Umay Günay, Türk Halk Hikâyelerindeki Örnek İnsan Tiplenrinden, Meddah Hikâyelerindeki Kusurlu İnsan Tiplerine Geçiş, Mitten Meddaha Türk Halk Anlatıları Uluslararası Sempozyum Bildirileri sf :29
19) Bir beyit örneği: “Sühansâz-ı gülistan-ı nezâket Nihal-i gonce-i bağ-ı zarafet/Söyledikçe sergüzeşti verir bezme letafet Dinle imdi bende-i âcizden bir hikâyet.”
20) Bir döşeme örneği: "Râviyân-ı ahbâr ve nâkılân-ı asar ve muhaddisân-ı rûzigâr şöyle rivayet ve bu gûnâ hikâyet ederler..."
KAYNAKÇA
AND, Metin Türk Tiyatro Tarihi, İstanbul :İletişim Yayınları , 1992
BORATAV, Pertev Naili 100 soruda Türk Halk Edebiyatı İstanbul: K Kitaplığı 2000
COSTE, Didier, Narrative as Communication, Minneapolis : University Of Minnesota Press 1998
GERÇEK, Selim Nüzhet Türk Temaşası İstanbul: Kanaat Kitabevi 1942
GÜNAY, Umay Türk Halk Hikâyelerindeki Örnek İnsan Tiplerinden, Meddah Hikâyelerindeki Kusurlu İnsan Tiplerine Geçiş, Mitten Meddaha Türk Halk Anlatıları Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Gazi Üniversitesi THBMER Yay. 2004
KABAKLI, Ahmet Türk Edebiyatı 1, İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 2002
ÖZAKMAN, Turgut Oyun ve Senaryo Yazma Tekniği,İstanbul : Bilgi Yayınevi 1998
Türk Halk Edebiyatı 1998 Ünite 1-12, Yard.Doç.Dr. Muhsine Helimoğlu Yavuz, Yard.Doç.Dr. Hülya Pilancı, Yard.Doç.Dr. Ali Öztürk, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları Anadolu Üniversitesi Açıkögretim Fakültesi,
0 yorum:
Yorum Gönder