TÜRK ANLATI SANATLARINDA GELENEKSEL YAPI-5
2.9 HALK ŞİİRİ
TEKERLEME
Çoğunlukla, masalların genellikle başında bulunan "Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde." gibi uyaklı giriş veya ara sözlerdir. "Tekerleme" daha ziyade çocuk geleneklerinde görülen bir tür olmakla birlikte, âşıkların kimi türkülerinde, masallarda ve düpedüz "tekerleme" diye adlandırılan güldürücü konuşmalarda büyüklerin de bu şiirli anlatım yoluna başvurdukları görülmektedir. (Boratav, 2000: 165)
Tekerlemelerin başlıca niteliği, herhangi bir ana konudan yoksun olmalarıdır. Tekerleme, baş uyaklar ve uyaklarla elde edilen ses oyunları ve çağrışımlarla birbirine bağlam vermiş, belirli bir şiir düzenine uydurulmuş, birbirini tutmaz birtakım hayallerle düşüncelerin sıralanmasından meydana gelmektedir. Tekerleme, birbirine aykırı düşünceleri, olmayacak durumları bir araya yığıp, mantıkdışı birtakım sonuçlara varmakla şaşırtıcı bir etki yaratır, böylece beklenmedik hayal oyunlarının boşanıvermesiyle şaşırtmak, eğlendirmek, keyiflendirmek için başvurulan bir söz cambazlığıdır.
Masallar başlığında da değinildiği üzere, girizgâhtan sonra belirli şartlar içinde kimi konuşmalarda, anlatıya dinleyicileri hazır- bir giriş ya da sözü edilen özel durumların bir yorumu görevi görmektedir; masal veya hikâyenin uydurma, gerçekdışı hayal ürünü olduğunu belirtir tekerlemeler. Tekerlemeler. ‘Masal tekerlemeleri’ , ‘Oyun tekerlemeleri’, ‘Tören tekerlemeleri’ , ‘Bağımsız söz cambazlığı değerinde tekerlemeler’ olmak üzere dört başlık altında çeşitlendirilebilir. (Boratav, 2000: 165-166)
TÜRKÜ
Kısaca hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş manzume olarak tanımlanabilecek türkü, bir olayı hikâyeleştirmekten ziyade, olay karşısında duygulan içli duyguları ve tepkileri dile getirir. Türküler içerik olarak doğaüstü durum ve kişilere yer vermez, daha çok kişilere ve sosyal olaylara dayanır. Türkü, halkın anonim eseridir. Türk halk geleneğindeki türkülerin çoğu, aşk, üzüntü, ölüm, hasret ve gurbet üstüne söylenmiştir. Muradına ermemiş sevgililerin acıları, kocası gurbete çıkmış da bir daha dönmemiş kadınların dert ve hasretleri, ölen bir sevgiliye, akrabaya, dosta yakılan ağıtlar başlıca türkülerin temalarıdır. Bu temalar türkülerin acıklı ve dokunaklı olmalarının bir sonucudur. (Kabaklı, 2002: 100)
Türkülerde çok sade, dokunaklı bir anlatım bulunur. Mısraların birkaçı kuvvetli, ötekiler zayıf ve doldurma olabilir. Türküler, ezgi (beste) ile söylenir. Yurdun çeşitli yerlerinde aynı türkünün değişik makam ve ezgileri görülebilir. Yöreden yöreye söylenişleri değişen türküleri, nazım şekli bakımından belirli bir kalıpta göstermek çok olası değildir. Gene de birçoğu yedili, sekizli, onbirli hece kalıpları ile söylenmiştir. (Kabaklı, 2002: 101)
YEMEN TÜRKÜSÜ
Havada bulut yok bu ne dumandır /Mahlede ölü yok bu ne figandır
Adı Yemendir, gülü çimendir /Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş'tur yolu yokuştur Giden gelmiyor, acep ne iştir
Kışlanın önünde redif sesi var/Bakın çantasına acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var (Nakarat)
MÂNİ
Genellikle birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olan, daha çok hecenin yedili ölçüsüyle söylenen halk şiiridir. Genellikle 7 veya 8 hecelik mısralar üzerine kurulan mâni, İslâmiyet öncesi Türk edebiyatında da görülmektedir. Hece ölçüsünün yedili kalıbı kullanılarak söylenir. Bazı kaynaklara göre, kafiye düzeni açısından rubaiye benzerlik göstermektedir. (Kabaklı, 2002: 105)
Mâniler dört mısralık bağımsız şiirlerdir. Tek mâni içine bütün bir aşk, hasret duygusunun, dünya görüşünün, güzel bir manzaranın başarıyla sığdırıldığı görülebilir. İlk üç mısrada şair "hazırlık" yapar, asıl nükteyi ise son mısraya denk düşürür. Türküler gibi anonim olan manilerin, bu türden farkı sadece yanık, acıklı, kitleyi de ilgilendiren vakalara dayanmamaları, çoğu zaman neşeli ve hafif temaları işliyor oluşur. Bununla birlikte, aşk, tabiat, yiğitlik, ölüm, düğün, bayram, ayrılık gibi her tema üstüne söylenmiş mâniler de olabilir. Öte yandan Ramazan mânileri sadece nükte için söylenen manilere önemli örneklerdendir. (Kabaklı, 2002: 105)
Örnek Mâniler
Hiç su olur akmaz mı, /Ateş olur yakmaz mı?
Gemim deryada kaldı / Sultan kula bakmaz mı?
Sarı sümbül mor sümbül / Bakma bana hor sümbül
Ben yârimi yitirdim / Uçan kuştan sor bülbül
KAYNAKÇA
AND, Metin Türk Tiyatro Tarihi, İstanbul :İletişim Yayınları , 1992
BORATAV, Pertev Naili 100 soruda Türk Halk Edebiyatı İstanbul: K Kitaplığı 2000
COSTE, Didier, Narrative as Communication, Minneapolis : University Of Minnesota Press 1998
GERÇEK, Selim Nüzhet Türk Temaşası İstanbul: Kanaat Kitabevi 1942
GÜNAY, Umay Türk Halk Hikâyelerindeki Örnek İnsan Tiplerinden, Meddah Hikâyelerindeki Kusurlu İnsan Tiplerine Geçiş, Mitten Meddaha Türk Halk Anlatıları Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Gazi Üniversitesi THBMER Yay. 2004
KABAKLI, Ahmet Türk Edebiyatı 1, İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 2002
ÖZAKMAN, Turgut Oyun ve Senaryo Yazma Tekniği,İstanbul : Bilgi Yayınevi 1998
Türk Halk Edebiyatı 1998 Ünite 1-12, Yard.Doç.Dr. Muhsine Helimoğlu Yavuz, Yard.Doç.Dr. Hülya Pilancı, Yard.Doç.Dr. Ali Öztürk, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları Anadolu Üniversitesi Açıkögretim Fakültesi,
İnternet Kaynakları
www.tdk.gov.tr
http://www.edebiyatturk.net/
http://www.insanbilimleri.com/
0 yorum:
Yorum Gönder