23 Kasım 2007 Cuma

Edebiyat Kanonları

Jale Parla*


Cervantes'in Don Kişot’unda edebi kanona karşı çıkan gene bir Kanon'dur. Toledo Kanonu (Kanon, Kili­se'nin kurallarına göre yaşamayı seçmiş din adamı anla­mına gelir) Don Kişot'la yaptığı edebiyat sohbetinde şö­valye romanlarını değerlendirirken, artık anlatı biçimleri­nin harmanlanması gününün geldiğini söyler ve belki de epiklerin bile nesirleşmesi gerektiğine işaret eder.1 Oysa o zaman epik anlatısını şiirden ayrı düşünmek olanaksız­dı. Nesir epikle ne kastedildiğini ise bize İngiliz romancısı Henry Fielding onsekizinci yüzyılda romanın kendisin­de, Georg Lukacs ise yirminci yüzyılda romanın kuramın­da anlatırlar: Fielding'e göre nesir epifc hiciv ve ironiye yas­lanarak günün gerçekliğini komik anlatılarda yakala­maktır; Lukacs'a göre, nesir epik romandır ve kaybolmuş bir bütünlüğün dramatik ve ironik ifadesidir.2

Bir Kanon'un kanon eleştirisi yaptığı Don Kişot'a gönderme yaparak, kanon sözcüğünün barındırdığı pa­radoksa işaret etmek istedim. Oxford'un yayımladığı İn­gilizce etimolojik sözlüğe göre kanon sözcüğü Kilise'nin çıkardığı kural, kanun ve yönetmelikler anlamına gelir. Bunlar Papa'nın ve Vatikan Meclisleri'nin çıkardığı ka­nunlardır. İngiltere'de ise kanon, 1603 yılından itibaren, Birinci James'in altına mührünü koyarak ilan ettiği İngi­liz Kilisesi kurallarıdır. Burada ilginç bir şey var: Bir kez, İngiliz Kilisesi Katolik Kilisesi'nden ayrılarak kurumlaş­mış, ayrıca Birinci James, İncil'in İngilizce’ye ilk çevirisini yaptırarak Katolik Kilisesi'nin Kutsal Metinler üzerinde kurduğu otoritenin sarsılmasında önemli bir rol oyna­mıştır. Aynı Toledo Kanonu'nun edebi kanonu eleştirme­si gibi, Kral James de, bu girişimiyle, dini kanonu değiş­tirmiştir. Bu yüzden kanon, içinde hem statükoyu, hem de statükoya karşı direnci barındıran bir kavramdır.

Kanon sözcüğünün gelenek ve statükoyla ilişkisi temelde din kaynaklıdır. Ama onaltıncı yüzyıldan itiba­ren seküler kullanımları da başlar. Ferman, kural, ka­nun, temel ilke, aforizma, bir konunun sistematik ve bi­limsel sunuluşuna ilişkin prosedür, konunun otoriteleri­nin belirlediği kıstas ve kriterlere ilişkin yargılar anlamı­na gelen kanon sözcüğü, bir yandan da dine ilişkin kullanımını sürdürmüş ve Kilise'nin özgün kabul ettiği İncil metinleriyle, gene Kilise'nin Azizler arasına kabul ettiği yeni isimlerin eklenmesiyle oluşan kutsal metin ve kişi­lerin listesi olmuştur. Bugün edebi kanon derken kas­tettiğimiz anlam da buradan türemiş olmalı: Herhangi bir otoritenin ya da otoritelerin, kutsadığı iyi yazarlar lis­tesi ve buna eklenecek isimlere verilen izin ya da onay. Müzikte kanon bir melodinin tümüyle, hiç değiştirilme­den, yalnızca farklı zaman aralıklarıyla, ama aynı anda icrası demektir. Böyle olunca sözcüğün barındırdığı müphemlik gene karşımıza çıkar: kanon, müzikte oldu­ğu gibi aynının tekrarı mıdır, yoksa dini kanonlarda ol­duğu gibi benzerlerin bulunup eski listelerin genişletil­mesi midir, yoksa Toledo Kanonu'nun önerdiği gibi, es­ki anlatıların yeniden ve çağın gereklerine uygun olarak harmanlanması mıdır? Hangisi olursa olsun, sözcük, muhafazakârlık ve değişim arasındaki gerilimle yüklü­dür.

Bu gerilimden yararlanarak kanonları zorlamak çoğu kez kanonların temsilcilerinden gelmiştir. Başka bir Kanon, vaazlarıyla ünlü din adamı ve şair John Donne, "Kanonizasyon" adlı şiirinde zındıkça bir iş yapar: Söz­cüğün dini anlamını tersyüz ederek tümüyle cinsel bir coşkuya mal eder. "Allah rızası için, kapa çeneni de sevi­şeyim" diye toplumun saygın ya da saygınlık taslayan ki­şilerine seslenerek başlayan bu şiirinde John Donne, se­vişmenin kime zararı olduğunu sorar. Askerler savaşta, avukatlar mahkemelerde kavga ederken, o yalnızca seviş­mek istemektedir. Ve sevgilisiyle sevişmelerini çok ola­ğandışı bir eğretilemeyle kanonize eder, yani, kutsallaştı rır: "İsterseniz onu ve beni birer sinek olarak görün, "der. Ya da, bir kartal ve güvercin, o da olmazsa öldükçe külle­rinden doğan zümrüdüanka kuşu (Onyedinci yüzyıl İngilizcesinde ölmek aynı zamanda sevişmek de demektir, çünkü o zamanlar her sevişmenin insan ömrünü bir gün tükettiğine inanılırmış). Ve "her sevişme bir tükenişse, biz de böyle aşkla tükeniriz. Ve eğer azizlerle birlikte gömülemezsek, şiir ve şarkıların dizeleriyle yapılmış oda­larda kanonize oluruz. "3 Tensel aşka yapılan bu övgü, kanonizasyon eğretilemesiyle sunulunca, kanon kavramı­nın ne kışkırtıcı bir kavram olabileceğini gösterir.

Kışkırtıcıdır, çünkü her yazar ve şair, hem kanona dahil edilmek, hem de onu değiştirmek ister. Böylece edebi gelenekler oluşur ve değişir. Bu dinamiği Rus Biçimcileri kıyıda kalmış yazar, metin, ve edebi tekniklerin merkeze çekilmesi, Harold Bloom gibi Freud'cu eleştir­menler ise babanın, yani bir önceki önemli yazarın etki­sinden kaynaklanan bir endişeyle, yeni modeller arama ve bu amaçla kanon dışı kalmış yazarları öne çıkarma ar­zusuyla açıklarlar.4 Her iki açıklama da, kanon kavramın­daki gelenek değişim diyalektiğini teslim eder.

Gene de, kanonların en kayda değer kuruluşu eleştirmenler değil, bizzat edebiyatçılar tarafından yapı­lanıdır. Örneğin, edebi kanonu değiştiren Cervantes'in bu girişiminin ardında koskoca bir kültür, siyaset, episte­moloji dönüşümü yatar; Goethe'nin Faust söylencesini temel alarak yarattığı ama ilk kez cehenneme değil de cen­nete gönderdiği Faust'u, Aydınlanma'nın edebiyata nüfu­zunu gösterir; Zhdanov'un dayattığı kanonun yıkılışı, bir edebiyatçının sayesinde olur: Bulgakov'un Usta ve Margarita'sı Rus klasikleri arasında yerini alır, çünkü Usta ve Margarita'da Bulgakov Dostoevsky'nin sorduğu sorulan bir kez daha, ama çok farklı bir kültürel iklimde sorar. Shakespeare'in tüm yapıtları bir yönüyle kanon kırıcı, di­ğer yönüyle kanon yapıcıdır. Gene bir Kanon (din adamı) olan Rabelais Gargantua ve Pantagnıel'le öyle sıradışı bir ya­pıt koymuştur ki ortaya, bu yapıt sonradan Bakhtin'in ro­man kuramına temel teşkil edecektir.5 Ve edebiyatta bu tür örnekler saymakla bitmez.

Edebi kanonlar böyle karmaşık süreçler sonucu oluşmuş, herkesin üzerinde anlaştığı, ama gene de mü­nazara ve münakaşaya açık geleneklerdir. Kanonun bu­nun dışında dar anlamlı bir kullanılışı da vardır ki, tü­müyle siyasi ya da doktrinerdir. Ne var ki, kaba siyasi mü­dahaleyle oluşturulmaya çalışılan kanonların zaten uzun bir ömrü de olmaz; Zhdanov'un oluşturmaya çalıştığı Sovyet gerçekçiliği kanonu, Mao'nun kültür devrimi al­tında oluşturmaya çalıştığı kanon, Hitler'in sanat ve ede­biyat üzerinde kurduğu baskıyla oluşturmaya kalktığı ka­nonlar gibi. Bu tür kanonlarda siyasi ve doktriner baskı çok açık olduğu için, kanonizasyon süreçleri ve kanonu oluşturan yapıtların nasıl seçildiği, yaklaşımlarını nesnel kıstaslarla belirlemeyi amaç edinmiş edebiyat tarihçileri için fazla sorun oluşturmazlar ya da oluşturmamalıdırlar. Ama edebi kanonların oluşmasında ve değişmesinde bir­takım başka etkenler vardır ki (ideolojik ve epistemolojik olarak oluşan kültürel iklim, dönem ruhu, dünya görüşü, kültürel ve siyasi ortam, egemen estetik ideoloji gibi) bunlar edebiyatçıdan hem iyi bir edebiyat tarihçisi hem de iyi bir eleştirmen olmasını ve bu iki işlevi birlikte yürüt­mesini talep eder. Çünkü, dönemselliğin karmaşık etkisi altında gelişen kanonlarda, hem yazarların yenilik arayı­şı, hem eleştirmenlerin ölçüt koyma çabalan, hem okur tepkisini hesaba katan yazar okur diyalogu, hem dev­let/ya da cemaat sansürü, hem popüler kültür, hem seç kinci arayışlar bir yumak halinde bulunur.

Edebiyat çalışmaları bir bilim olabilecekse eğer, edebiyatla uğraşan kişiyi en çok uğraştıran, ya da uğraş­tırması gereken, bu yumaklardır. Dahası, bu tür çok yön­lü bir dönemselliğin nüfuzuyla oluşan kanonlar, kültürel münazara ve münakaşalara en açık olanlar, bu yüzden de,
kanon fikrindeki kışkırtıcılığı en fazla barındıranlardır. Alt kültür, ikincil edebiyat gibi kültlerin kanonları bu sü­reçlerde, ana kanonlara açtıkları savaşla belirlenir. Edebi­yat ve sanatta avangardı da aynı dinamiğin bir parçası ola­rak görmek gerekir; çünkü avangard nasılsa bir süre son­ra arka saflara gerilemeye ve kanonda artçı bir noktada durmaya mahkûmdur.

Edebi otorite avangardı daima kuşkuyla karşıla­mış, daima da yenilgiye uğramıştır. İngiltere'de onsekizinci yüzyıl edebiyat otoritelerine göre Tristram Shandy kı­sa zamanda unutulmaya mahkûm bir romandı. Ondokuzuncu yüzyılda Thackeray, Dickens'a üstün tutulurdu, çünkü daha akademik bir dille yazıyordu; Amerikalı eleş­tirmenler dili özensiz diye Theodor Dreiser'i kanon dışı bırakmak istediler (asıl neden Dreiser'in komünist olma­sıydı) ama başaramadılar; Lukacs Mann'ı kanonlaştırmak, ama Kafka'yı silmek istedi, yapamadı. Türkiye'de edebiyat otoriteleri romanda bir dönem Namık Kemal'i öne çıkardıktan sonra şimdi Ahmet Mithat'ın kanonizasyonuyla meşguller.

Edebiyat tarihçisi ve eleştirmeni edebiyata ne denli kanoncu yargılan unutarak yaklaşmaya çalışırsa çalışsın, onun değerlendirmelerini de ulaşabildiği yapıtlar belirle­yecektir elbette. Burada Türkiye'nin edebi geleneği bir­çok kamburla yüklüdür. Kanonları yalnızca yazar eser odaklı antolojilerden biliriz; bu eserler de resmi eğitim sürecinde asla tümüyle okunmaz, okunmadığı için de ön­cü ve artçılarıyla karşılaştırılamaz. Osmanlıca ve eski ya­zı, modern edebiyat metinlerine bile özel eğitim almamış birinin ulaşmasını olanaksız kılar; transkripsiyonlar ise yetersizdir. Yavaş yavaş bu dar kanonlar kırılmaktaysa da, daha alınacak çok yol vardır ve alınmalıdır da. Çünkü ka­nonları dar olan kültürlerin kafaları da, bilimsel yöntem ve yetenekleri de dar olur.

Ne var ki, şimdilerde edebiyat çevreleri başka bir kanon sorunsalıyla karşı karşıyalar; ya da kendilerini, dönemin dayattığı böyle bir sorunsalın ortasında buldu­lar. Küreselleşme ve küreselleşme aygıtlarıyla birlikte or­taya atılan bir sorunsaldır bu: Bir dünya kanonu nasıl olu­şacaktır? Bu kanonu oluştururken kullanılacak kıstaslar arasında herhangi bir merkez referans noktası oluştura­cak mıdır? Şimdiye dek dünya kanonlarını oluştururken kullanılan ve Batı hümanizmasının temel ilkeleriyle belir­lenen evrensellik kıstası hâlâ geçerli midir? Kısacası dün­ya edebiyatı, Goethe'nin Weltliteratür tanımından sonra yeni bir coğrafya ve teknolojik dolaşım olanağı kazandığı için, kanonizasyon kıstasları da yeniden münakaşa ve münazaraya açılmış bulunmaktadır. Post kolonyal eleşti­ri dediğimiz eleştiri ekolünün başlıca uğraş alanı bu yeni kanonizasyonu etkilemektir.

Edebiyatçılar bir yandan bu küreselleşme kanon­larını izlerken, bir yandan da giderek genişleyen disiplinerarası yaklaşım onları her zamankinden daha zorlu bir işe koşuyor. Kanonları irdelerken başvurulacak kategori­ler artık eskisinden çok daha fazla: Göstergebilim, ide­oloji, epistemoloji, cinsiyetçilik, kimlik kuramları, özne nesne konumları, kültürel kurumlar, eğitim politikaları, okur kompozisyonu, edebiyatın diğer sanatlarla, özellik­le de sinemayla ilişkisi, bunlardan bazıları. Küçülen dün­yada kolaylıkla kurulan entelektüel şebekeler ve bu şebe­kelerde moda olan yargılar da bütün bunların cabası. Edebiyat tarihçisi ve eleştirmeni kanonlara yaklaşımında belki hiçbir zaman bugünkü kadar olanağa sahip olmadı, ama hiçbir zaman da kendisini böylesine şaşırtacak bir kültür tüketimi ağının içinde bulmadı.

NOTLAR:

1—Miguel de Cervantes Saavedra, La Mancha'lı Yaratıcı /4silzade Don Qu yote, çev. Roza Hakmen, istanbul, 1996, s. 408.

2—Henry Fielding, Joseph Andreıvs, NeıvYork, 1950, s. 32. Georg Lu­kacs, Roman Kuramı, çev. Cem Soydemir, istanbul, 2002, s. 64 76. 3— John Donne, "Canonization," Norton Anthology of Englhh Literatüre, yay. haz., M.H. Abrams ve Diğerleri, Cilt 1,1968, s. 886. 4—ViktorShkfovsky, Theory of Prose. Çev. Ben/amin Sher. 1991. Ve Ha rold Bloom, TheAnxiety oflnfîuence, 1973.

5—François Rabelais, Gargantua et Pantoaruel, Paris, 1962. Mikail Bakh tin, Rabe/ais and His World


Prof. Dr. Jale Parla: İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü öğretim üyesi.

Kaynak: KİTAP-LIK Ocak 2004

0 yorum:

Site Hakkında...

Karşılaştırmalı Edebiyat şimdiye kadar
kez ziyaret edildi. İlginize teşekkür ederiz ::
© 2006-2010 9Kare.Net Yazı İşleri Ürünüdür :: iletişim ::
Resized Header Image Copyright © DHester by freewebpageheaders.com

© Blogger templates The Professional Template Tasarım: Ourblogtemplates.com 2008


PageRank Checking Icon

Takipçilerimiz