15 Mart 2009 Pazar

TÜRK ANLATI SANATLARINDA GELENEKSEL YAPI-4




2.7 BİLMECE
Bilmecelerde sorular hem biçim, hem de deyişleriyle özenilerek meydana gelmiş, özleştirilmiş sözlü gelenek parçasıdır. Boratav bilmecelerin neden bir halk edebiyatı değeri olduğunu açıklarken “şiire özgü çağrışımlı anlatımları oldukları gibi, bozulmadan saklanmasını gerektirir; herhangi bir sanat yaratması için duyulan bir türlü saygı onları rastgele yozlaştırmaktan korur.” demektedir. Sözünü ettiğimiz diğer halk edebiyatı ürünleri gibi bilmeceler de, bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye, çağdan çağa anlatılıp yayılırlar.

Söyleniş özelliklerine göre bilmeceler şöyle kümelenir:
1) Başlangıçları kalıplaşmış olanlar:

a) "Metel metel", "mesel mesel", "bilmece bildirmece", "top topmaca", (top-: bulmak) gibi türün adı anılarak başlayanlar;
b) "Benim bir oğlum var", "benim bir kızım var" sözleriyle başlayanlar (oğul, kız bulunması gereken nesneye işarettir);
c) "Bir acayip nesne gördüm" diye başlayanlar;
d) "Ol nedir kim?" sorusu ile başlayanlar.




2) Soruları ses taklidine sınırlanan bilmeceler: "Vınnn...vıt - bunu bilmeyen it" (çözümü: sapan taşı).


3) Kelime oyunlarına dayanan bilmeceler:
a) Bir kelimeyi hecelere bölerek şaşırtıcı bir soru çıkarmakla elde edilenler: "Tiren gelir İS diye, makinist vurur TAN diye, kömürcü anahtarı kaybetmiş kondüktör bağırır BUL diye" (çözümü: İSTANBUL);
b) Kelime oyunu, bir kelimenin iki anlamlı olmasına dayanır; soruyu çözümleyecek olanı bu durum şaşırtır: "Bu yıl yulaf kıtlığı olacak, öküzler göğe çekilecek" ("gök" kelimesinin, bilmecenin deyişi yüzünden hatıra gelmeyen ikinci anlamı, çayır, otlak; böyle olunca da ortada çözümlenecek bir soru yoktur, karşılık bilmecenin metnindedir);
c) İki anlamlılık kelimelerden değil de tanımlamanın kendisinden gelir; çözüm tanımlamanın ilk akla getirdiği (çoğu kez söylenmesi ayıp) şeyden tamamıyla başka bir nesne, işlem ya da olaydır;
d) Soru, kasıtlı vurgu ya da duraklama yanlışları yapılarak olmayacak şeyleri olmuş gibi söyleme biçiminde konulmuştur: "Han kapısından sığmaz, fındık kabuğuna sığar" (çözümü "bir hanın kapısından sığmadığı halde bir fındığın kabuğuna sığan nesne" değil, sadece "han" ve "fındık" kelimelerinin özne olarak kullanıldıkları cümlenin kendisidir)
4) Aynı bir nesneyi olumlu ve olumsuz -çelişkili- öner meler ile tanımlayarak çözümü güçleştiren bilmeceler: "Soluğu var canı yok, kaburgası var kanı yok" (çözümü: körük); 'Karşıdan baktım bir çok, yanına vardım hiç yok" (çözümü: bir yere konmuş kuşlar).

Bu tanımlamalar ve bilmece örnekleri birebir örnek teşkil etmesi açısından Naili Boratav’ın çalışmasından olduğu gibi alıntılanmıştır. (2000:137)

2.8 ATASÖZÜ

Halkın meydana getirdiği ve binlerce yıldan beri benimseyerek hayat felsefesi haline getirdiği özlü, veciz, hikmetli sözlere atasözü denir. Söyleyeni bilinmeyen ortaklaşa folklor ürünlerine tam örnek oluştururlar.
Atasözleri, doğruca akıl ve mantığımıza seslenirler. Hepsi bir dünya görüşünü ve hayat dersini kaplamaktadır. Bunlar yüzlerce defa denenmiş gerçekleri ifade ederler.


Kökleri tarihin bilinmeyen çağlarına kadar çıkan atasözleri, onları yaratan ve babadan oğla geçiren halkın öz düşüncesini yansıtmaktadır. Bir ulusun her türlü toplumsal ve bireysel meselelere bakışı atasözlerine yansır. Öte yandan her millette birbirilerine yakın anlamlara gelen atasözleri de vardır.
Atasözünün düz konuşmadaki bazı söz kalıplarından farkları onun birtakım ayırıcı nitelikte biçim ve içerik özelliklerindedir; kısalık, kesinlik, anlatımdaki aydınlık ve kuruluk gibi... Atasözü halk edebiyatının öteki türlerinde (örneğin şiir, masal, tekerleme ve bilmecede) rastladığımız renklilik, çokanlamlılık, kaypaklık, kelime cambazlıkları vb. anlatım ve üslup oyunlarından kaçınır. (Boratav, 2000: 148)


Atasözleri, Asıl atasözleri ve Atasözü değerinde deyimler olmak üzere iki büyük kümeye ayrılmaktadırlar. "Asıl atasözleri", anlamlarına bir öğüt, bir davranış kuralı, bilgelik bir yargı yüklemişlerdir. Örnekler: "Kanı kan ile yumazlar kanı su ile yurlar". "Taşıma su ile değirmen dön-mez". "Kork aprılın beşinden, öküzü ayırır eşinden""Kasımpaşalı, eli maşalı" "Gözün ile gördüğünü eteğin ile ört", "Deveye sormuşlar: 'Boynun neden eğri?' 'Nerem doğru ki?' demiş." Atasözü değerinde deyimlerse günlük konuşmadaki deyimlerden da¬ha uzundurlar ve atasözü çeşnisi taşırlar: "Öküz altında buzağı aramak" , "İki ayağını bir pabuca sok¬mak" , "Dut ye¬miş bülbül gibi susmak". (2000: 149)

KAYNAKÇA
BORATAV, Pertev Naili 100 soruda Türk Halk Edebiyatı İstanbul: K Kitaplığı 2000
KABAKLI, Ahmet Türk Edebiyatı 1, İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 2002

0 yorum:

Site Hakkında...

Karşılaştırmalı Edebiyat şimdiye kadar
kez ziyaret edildi. İlginize teşekkür ederiz ::
© 2006-2010 9Kare.Net Yazı İşleri Ürünüdür :: iletişim ::
Resized Header Image Copyright © DHester by freewebpageheaders.com

© Blogger templates The Professional Template Tasarım: Ourblogtemplates.com 2008


PageRank Checking Icon

Takipçilerimiz