1 Haziran 2010 Salı

Roman Nedir?*


Yazınsal edebiyat türlerinin belki de en popüleri olanıdır roman. Doğuşundan günümüzde kadar, yani Cervantes Don Kişot’u yazmaya niyetlenip de var olan hiçbir yazı türünü beğenmeyip, hepsini bir kazanda harmanlayarak eserini kaleme aldığı 17yy.’dan, teknoloji çağı 21yy.’a kadar geçen 4 asır boyunca roman insanların topluca ya da bireysel okumaktan en çok keyif aldığı edebiyat janrıdır. Hala daha da tahtını koruduğunu söylemek yanlış olmaz.

Edebi türler arasında en genci olan roman, matbaanın yaygınlaşması ve kentli okur kitlesinin ihtiyaçlarına cevap veren yapısıyla gelişmiştir. Roman üzerine kapsamlı araştırmalarıyla bilinen Rus edebiyat kuramcısı Mihail Bahtin romanı “gelişmeye devam eden ve henüz tamamlanamamış tek tür” olarak tanımlar. Bu sürecin halen devam ediyor oluşunun bir nedeni, romanın tarihsel koşullara diğer edebiyat öteki türlerine nazaran daha bağlı olmasıyken, bir diğer nedeni de kurmaca yazının yazara sunduğu engin serbestlik ve deney alanı olmasıdır.



Zira bol karakterli ve olaylı sürükleyici anlatım yapısı, klasik serim, düğüm, çözüm bölümleriyle insan doğasının fıtratına yakın, kendini kolay sevdiren bir türdür. Var olan her türlü yazını roman formunda eritebilmek de bu türün avantajlarından biridir. Karşılıklı yazılmış mektupları, otobiyografi niteliğinde günlükleri, gezi yazılarını roman formatıyla şekillendirip kaleme alabilirsiniz.
Roman ile destanın farkları
Romanlar düzyazı formunda yazılmışlardır. Destan ise manzume formatındadırlar.
Romanda ele alınanlar sokaktaki insanların gündelik yaşantılarıdır. Destanlardaysa kahramanlık hikâyeleri anlatılır.

Romanların mekânları sokaklar, evler, kırlar, çiftlikler olabilir. Destanlarsa saraylarda ve savaş alanları da gibi "destansı" geçmektedir.
Romanlarda olayların akışı roman kahramanlarının kendi tutumlarına bağlıdır. Destanlara yön verense kaderin bağlı olduğu tanrılar ve çoğu zaman yarı-insan yarı-tanrı olan kahramanlardır.
Yerli ve yabancı roman yazarlarını saymaya başlarsak mutlaka aralarında atladığımız, unuttuğumuz ya da bilmediğimiz birçok isim olacaktır. Bu da 4asırlık bir geleneğin ne çok temsilci ve ürün yarattığının göstergesidir. Avrupa’da yaygınlaşma serüveni matbaa sayesinde oldukça hızlı gelişen roman, Türkiye topraklarına ancak Tanzimat dönemiyle birlikte girmiştir. Edebiyat derslerinden de bilindiği gibi Şemseddin Sami tarafından 1873'te kaleme alınan Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat (Talat ve Fitnat’ın Aşkları) ilk yerli roman olarak bilinmektedir. Dönemin edebiyat camiası tefrika biçimiyle peş peşe yayınlanan romanlarla bu türe çabuk ısınır. Tam da Osmanlının Batılılaşma hareketi içinde kendine yer bulan roman türü, yeni bir dönemin yeni temsilcisi olarak Türk edebiyatına girer.

Türk edebiyat tarihinin bazı ilk romanları:
Recaizade Mahmut Ekrem , Araba Sevdası-1898 (ilk gerçekçi roman)
Halit Ziya Uşaklıgil, Aşk-ı memnu (1900) (Batılı teknikle yazılmış ilk roman)
Yusuf Kamil Paşa, Fenelon’dan Telemak (1859) (ilk tercüme roman)
Mehmet Rauf , Eylül (1900-1901) (ilk psikolojik roman)


Roman üstüne söylenenler:
"Roman, modern burjuva destanıdır" Hegel.
"Roman, mutlak günahkârlık çağının biçimidir" Alman filozof Fichte
"Roman hem gökyüzünün mavisini, hem da sokağın çamurunu vermelidir." Stendhal


*Bu makale ilk ve orta öğretim seviyesindeki öğrencilerin yararlanabileceği, bir edebiyat türü olan romana genel bir şema çizme amacıyla derlenmiştir.Kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Kaynak: ANA BRITANNICA: Genel kültür ansiklopedisi. Encyclopaedia Britannica, İstanbul: Ana Yayıncılık C.18. 1986-1991

0 yorum:

Site Hakkında...

Karşılaştırmalı Edebiyat şimdiye kadar
kez ziyaret edildi. İlginize teşekkür ederiz ::
© 2006-2010 9Kare.Net Yazı İşleri Ürünüdür :: iletişim ::
Resized Header Image Copyright © DHester by freewebpageheaders.com

© Blogger templates The Professional Template Tasarım: Ourblogtemplates.com 2008


PageRank Checking Icon

Takipçilerimiz